Komik Fıkralar-2

BÜYÜK LAF

Misafirlere Temel’in akıllandığını kanıtlamak isteyen babası:
-Uşağum Temel, hadi emicelerine büyük bi laf et da, senin ne kadar büyuduğuni görsunlar.

Küçük Temel tek kelimeyle cevap vermiş:
-Fil.

SORULAR ZOR MU?

Temel sınavdan çıkan oğluna sordu:
-Uşağum nasi geçti, sorular zor miydi?
Oğlu omzunu silkti ve şahane cevabı verdi:
-Yok babacuğum, sorular kolaydi ama cevaplari çok zor idi.

HEM SUÇLU HEM GÜÇLÜ

Adamın biri yolda gidiyormuş ensesine şöyle okkalı cinsinden bir tokat yemiş, arkasına dönüp bakmış iri yarı bir adam.
-Ne oldu ya? Neden bana vurdunuz? demiş.
Adam da:
-Seni bir arkadaşıma benzettim pardon kardeşim, demiş.
-Ama bu kadarda sert vurulmaz ki canım, demiş.
Adam da:
-Sanane be adam arkadaşıma istediğim gibi vururum, demiş.

BENDE ÖYLE YAPIYORUM

Anadan doğma kör iki kafadar aynı tabaktan sarma yiyorlar. Birisi sarmaları çift çift yeme diyor. Diğeri soruyor çift çift yediğimi nereden gördün deyince cevap verdi:

“Ben öyle yapıyorum da ondan”

ÇİĞNEYEREK KULLAN

Fadime nine bir gün eczaneye giderek eczacıya şöyle der:

-“Uşağım paa pel ağrısi için ilaç verir misun?.”

-“Tamam Fadime nine. Bu hapları sabah akşam günde iki kez çiğne.”

Bir hafta sonra Fadime nine eczaneye gelir ve şöyle der:

-Ula uşağım paa ne biçum ilaç verdun. Pelime hiçbir faydasi olmadi, pi de üstüne üstlük çiğnemekten pacaklarim kopti.”

KİM DAHA BÜYÜK

Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:
– Pâdişah mı büyük, yoksa çiftçi mi?
“Çiftçi büyük elbet” demiş Hoca ve eklemiş;
– Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse pâdişah acından ölür.

ÖBÜR TARAF

Adamın biri ölmüş, yıkamaya getirmişler. Hoca kapıyı kapatmış, herkes beklemeye başlamış. Aradan 15 dakika geçmiş ses yok, yarım saat geçmiş ses yok, 1 saat geçmiş ses yok. İki saat sonra hoca kapıdan çıkmış. Merakla sormuşlar:

-Hocam ne oldu, iş neden bu kadar uzadı?
-Ne olacak adam öbür tarafa gitmemeye ısrar etti. Ondan bu kadar uzadı.

SÜNNETTİR

Nasreddin Hoca’nın evine bir gün üç molla misafirliğe gelir. Üçü de birbirinden obur şeylermiş. Hoca ne yemek çıkarmışsa silip süpürmüşler. O kadar ki sahanlarda yemek bitince, bunu da “sünnettir” diye ekmekle iyice sıyırıvermişler. Bu sırada odaya Hoca’nın oğlu girmiş.

Mollalar Hoca’yı memnun etmek için:
-Aman ne güzel çocuk… Adı ne bunun? diye sormuşlar.

-Adı Farzdır, demiş.

Mollalar şaşırıp birbirlerine bakmışlar:
-Bu ne biçim isim Hoca Efendi? demişler. Şimdiye kadar böyle bir isim hiç duymamıştık.

Hoca hemen taşı gediğine koymuş:
-Yahu, sünnet diyeyim de onu da mı yiyin?

BEN GENÇKEN

Hoca Nasreddin, birgün at binmek istemiş. Hayvanın boyu epey yüksekmiş. Hoca, bir türlü atın üstüne zıplayamamış. Yanındakiler duyacak şekilde sesini yükselterek serzenişte bulunmuş:
-Ah gençliğim ahh! Gençliğimizde böyle miydik?
Sonra sesini alçaltarak kendi kendine mırıldanmış:
-Ben senin gençliğini de iyi bilirim Nasreddiiin!

KANAATSİZLİK

Hoca’ya sormuşlar:
-Neden balıklar daha semiz, şişman da tilkilerin karnı sırtında, sürekli açlar?
Cevap pek tatminkar:
-Bu balıkların kanaatini, tilkilerin de aç gözlülüğünü gösterir.